Çağlar Erbek
Köyün tozlu yolunda yürüyen genç adam, ayaklarının altındaki taşların sesini dinliyordu. O taşlar, sanki yüreğinin içinde yuvarlanıyor, her adımda biraz daha ağırlaşıyordu. Uzaktan çeşmenin başını gördüğünde kalbinin atışı hızlandı. Orada olacağını biliyordu. Hep orada olurdu.
Kız, suyun başında durmuş, ellerini soğuk suya daldırmıştı. Rüzgâr saçlarını hafifçe savuruyor, gözlerinin etrafında kırılgan bir ışık dolaşıyordu. O an, genç adam için dünyanın bütün gürültüsü sustu.
“Acaba yine konuşabilecek miyim?” diye geçirdi içinden. Kaç kez gelmiş, kaç kez susup gitmişti. Oysa gönlünün kıyısında birikmiş onca sözü taşırsa, bütün köyü dolduracak kadar cümlesi vardı.
Kız, onu fark ettiğinde gülümsemedi. Ama gözlerinde hafif bir sevinç kıvılcımı çaktı. Sessizliği bozmadan yan yana durdular. Çeşmeden akan suyun sesi, kalplerinin ritmini ölçer gibiydi.
Bir süre sonra genç adam cebinden küçük, yıpranmış bir defter çıkardı. Sayfaları sararmış, kenarları kıvrılmıştı. İçinde yıllardır yazıp sakladığı cümleler vardı. Elleri titreyerek açtı ve en üstteki satırı okudu:
"Senin gülüşün, bana bütün yolları unutturuyor."
Kız derin bir nefes aldı. Sözü yoktu. Gözleri göğe kaydı. Sanki bulutların arasında bir cevap arıyordu. Bir süre sustular.
Sonra kız, suya eğilip ellerini yüzüne çaldı. Soğuk damlalar yanaklarından süzülürken mırıldandı:
— Ben de senin adımlarını duyduğumda, kalbimin yeri değişiyor.
Genç adam o anda bütün dünyanın kendisine doğru aktığını hissetti. Çeşmenin başında, sararmış yaprakların arasında, mevsim sonbahardı belki ama içlerinde bahar filizlenmişti.
O an, sevdanın ne büyük bir cesaret istediğini anladılar. Çünkü susarak geçen yılları geride bırakmak, göz göze bakarken kalbi avuçlarının içinde taşımak, her şeyden daha zordu.
Ve işte şimdi, sonbaharın kıyısında, ikisi de ilk defa gerçekten konuşmuştu.
Not
Sevda, çoğu zaman büyük sözlerin değil, küçük bakışların, yarım kalan cümlelerin, suskunlukla paylaşılan dakikaların içinden çıkar. Kimi zaman bir çeşme başında, kimi zaman bir defterin satır aralarında yeşerir. Bizi büyüten de odur: korkarak da olsa kalbimizi açabilmek. Çünkü sevda, cesaretin en şiirsel halidir.
