Doç. Dr. Çağlar Erbek
Dünyanın Yeni Nabzı
Dünya artık tek bir merkezin etrafında dönmüyor. Gücün kalbi, yüzyıllardır olduğu gibi Batı’da atmıyor.
Bugün, küresel sistemin kalp atışları birden fazla merkezden duyuluyor: Washington’dan, Moskova’dan, Pekin’den, Yeni Delhi’den, hatta Ankara’dan.
Bu yeni ritim, dünyanın tek bir senfoni orkestrası olmadığını, birbirine karışan yüzlerce melodiden oluşan bir kaos senfonisi olduğunu gösteriyor.
Ama bu kaos, sanıldığı gibi yıkıcı değil — kendi düzenini, kendi mantığını, kendi ritmini yaratıyor.
Düzen mi Çöküyor, Yoksa Yeniden mi Kuruluyor?
Soğuk Savaş’ın bitişiyle liberal dünyanın “tek kutuplu zafer” söylemi tarihin tozlu raflarına karıştı.
Francis Fukuyama’nın “tarihin sonu” dediği yer, aslında yeni bir tarihin başlangıcıydı.
Bugün yaşadığımız krizler –Ukrayna’dan Gazze’ye, Tayvan’dan Sahel’e kadar– sadece çatışma değil;
uluslararası düzenin zihinsel yeniden inşasının sancıları.
Realist kuram bu süreci güç dengesinin dönüşü olarak okur,
liberalizm kurumsal yapının aşınması olarak,
inşacılar ise kimliklerin yeniden anlam kazanması olarak.
Ama belki de gerçekte olan şey, bütün bu teorilerin aynı anda doğrulanmasıdır:
Artık dünya, tek bir teorinin açıklayamayacağı kadar çok katmanlı.
Gücün Yeni Haritası
Bugün hegemonya artık yalnızca askeri ya da ekonomik güçle ölçülmüyor.
Veriyi kim kontrol ediyorsa, o hükmediyor.
Algıyı kim biçimlendiriyorsa, o yön veriyor.
Yapay zekâdan siber savaşlara, enerji hatlarından medya imparatorluklarına kadar her şey yeni bir jeopolitik silah haline geldi.
Güç artık tankların değil, algoritmaların omzunda yükseliyor.
Ve belki de asıl tehlike burada:
Dünyayı yönetmeye çalışanlar artık insan değil, insanın ürettiği sistemler.
Krizleri yöneten diplomatlar değil, krizleri tasarlayan veriler.
Türkiye ve Yeni Paradigmalar
Bu çok kutuplu kaosun ortasında Türkiye, tarihsel bir eşiğin üzerinde duruyor.
Bir yanda Batı ittifakıyla kurumsal bağları, diğer yanda Asya ile artan stratejik yakınlaşması.
Bu durum bir çelişki değil; tam tersine yeni dünyanın çok merkezli doğasının bir yansıması.
Artık “taraf olmak” değil, denge kurmak dönemi başladı.
Ve bu denge, yalnız dış politikada değil, düşünsel alanda da bir epistemik dönüşüm gerektiriyor.
Kaosun İçindeki Düzen
Belki de en büyük yanılgı, kaosu düzenin zıttı olarak görmekti.
Oysa tarih bize hep şunu öğretti:
Her kaos, kendi düzenini doğurur.
Bugün yaşadığımız kargaşa, yeni bir uluslararası zihniyetin doğum sancısı olabilir.
Belki de insanlık, “düzeni korumak” yerine “kaosu anlamayı” öğrenmek zorunda.
Son Söz
Çok kutuplu kaos, insanlığın kırık aynasıdır:
Her parça kendi yansımasını taşır, ama bütün yine de bir yüz oluşturur.
Ve belki de bu yüz, ilk kez gerçekten küresel bir insanlığın yüzüdür.

