ULU BOZKIRDA YÜKSELEN MEDENİYET VE KAZAKİSTAN’IN ULUSAL VİZYONU

Çağlar Erbek
0

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in kaleme aldığı “Ulu Bozkırın Yedi Karakteri” başlıklı makale 21 Kasım 2018 tarihinde yayınlandı. Söz konusu makalede Nazarbayev’in, Kazakistan tarihinin modern tarih bilimi açısından bütünlük içerisinde analiz edilmesini ve kavranılmasını hedeflediğini görüyoruz. Bir başka ifade ile tarihsel bilincin modernizasyonunu hedef alan bir makale olduğunu söylemek mümkün.
Makale, Nazarbayev’in 1997 yılında kaleme aldığı “Tarihin Akışında” adlı kitabın devamı olarak kabul edilebilir. Söz konusu kitapta yer alan“Eğer biz devletleşmek ve uzun ömürlü bir devlet kurmak istiyorsak, o zaman, halkın maneviyat kaynaklarını bilmemiz çok önemlidir.” ifadesi makalenin temel dayanağı gibidir.
Makalenin, Kazakistan’ın ve Kazak Ulusu’nun ve de bir bütün olarak Ulu Bozkır’da yeşerip gelişen Türk Medeniyeti’nin dünya tarihindeki rolünü objektif biçimde tanımlama ve tarihsel belleği yeniden inşa etme yolunda önemli bir adım olduğunu söylemek gerekir.
Makalede değinilen Proto-devletler birliğinin çoğunluğunun günümüz Kazakistan topraklarında kurulmuş olması ve bunun Kazak halkının etno-genetiğinin esas elementlerini oluşturması; pek çok büyük kültürel başarılar dizisinin Kazakistan coğrafyasına dışarıdan gelmemiş ve tam aksine pek çoğunun üzerinde bulunulan uçsuz bucaksız bölgede meydana gelerek Batı’ya ve Doğu’ya, Güney’e ve Kuzey’e yayılmış olması; bulunan tarihi eserlerin atalarımızın kendi zamanlarının en ileri ve gelişmiş teknolojilerle doğrudan ilişkilerinin olduğunu kanıtlıyor olması gibi faktörlerin, Kazak Ulusu’nun tarihsel köklerinin bugüne kadar söylenenden çok daha öteye ulaştığını gösterdiğine vurgu yapılmaktadır.
Yeni bir ulusal tarih vizyonuyla, ulusal kimliğin ve benliğin farkındalığının hedeflendiği makalede, üzerinde yaşanılan “Ulu Bozkır”ın yedi temel değeri şöyle ifade ediliyor:
1- Binicilik Kültürü: At yetiştiriciliği ve binicilik kültürü “Ulu Bozkır"da doğmuştur. Özellikle ülkenin kuzey bölgelerindeki kazılarda elde edilen bulgular atların ilk kez bu bölgede yetiştirildiğini kanıtlamaktadır. Atların evcilleştirilmesi ve binicilik kültürünün gelişmesi ile atalarımız yaşadıkları coğrafyada eşsiz bir üstünlük sağlamış, küresel ölçekte ise ekonomik ve askeri alanlarda büyük bir devrime yol açmıştır. Yüksek eğer ve üzenginin keşfi, ata binmeyi ve at üzerinde savaşı kolaylaştırması için giysilerin alt ve üst olarak ayrılması ve böylece pantolonun icadı gibi tarihe yön veren buluşlar da yine atalarımızın geliştirdiği at ve binicilik kültürünün ürünlerindendir.
2- Antik Metalürji: Kazakistan metalik cevherler bakımından çok zengin topraklara sahiptir. Antik çağda Kazakistan’ın çeşitli bölgelerinde bronz, bakır, çinko, demir, gümüş ve altın alaşımlarının çıkarıldığı madencilik merkezleri ortaya çıkmıştır. Kazılarda elde edilen el yapımı mücevherler, ev eşyaları ve silahlar bölgede antik çağda uygarlığın teknolojik açıdan oldukça hızlı geliştiğini göstermektedir.
3- Hayvan Stili: Atalarımız kendilerini doğanın ayrılmaz bir parçası olarak görmüşler ve çevre ile barışık bir yaşam sürmüşlerdir. Buna uygun olarak gelişen dünya görüşü sanatlarına da yansımıştır. Bu kültürün en zengin ve parlak ürünü “hayvan stili” denilen sanattır. Çoğunlukla kendi ırklarının yaşadığı coğrafyada yaşayan hayvanların sembolize etmişlerdir. Nitekim, çok ender görülen ve kar leoparı olarak da adlandırılan “pars”ın, Kazakistan’ın ulusal sembollerinden biri olması tesadüf değildir. Sanat tarihi açısından “hayvan stili”, en yüksek seviyedeki dünya sanatlarından biridir.
4- Altın Elbiseli Adam: 1969 yılında Kazakistan’ın Esik kalesinde bulunan “Altın Elbiseli Adam”, sanat eleştirmenleri arasında “Kazakistanlı Tutankamun” olarak da adlandırılmış çok önemli bir keşiftir. Savaşçının altınla kaplanmış eşsiz kıyafetinde görülen ince altın işçiliği, döneminde altın işleme tekniğinin ne kadar ilerlemiş olduğunu göstermektedir. “Altın Elbiseli Adam”, bozkır medeniyetinin gelişmişliğini, gücünü, estetik anlayışını ve mitolojisini dünyaya tanıttı. Mezarda bulunan zengin sanat eserleri atalarımızın entelektüel geleneklere sahip olduğunu kanıtlamış oldu. Burada bulunan gümüş kaselerin birinde görülen işaret ve tamgalar da Orta Asya’da bulunan en eski yazılar oldu.
5- Türk Dünyası’nın Beşiği: Altay bölgesinin Kazaklar ve diğer bazı Avrasya halkları açısından önemlidir. Kazakistan’ın tacı olan bu yüce dağlar aynı zamanda Türk dünyasının beşiğidir. Bu topraklarda birbirini takip eden Türk devletlerinin izlerini Kazakistan’ın ekonomik, siyasi ve kültürel yaşamında görmek kaçınılmazdır. Uçsuz bucaksız bu topraklarda hüküm süren Türkler, kendilerine özgü göçebe ve yerleşik medeniyet oluşturmuş, orta çağlarda sanat, bilim ve ticaret merkezi haline gelen şehirler inşa etmişlerdir. El-Farabi ve Hoca Ahmet Yesevi gibi büyük değerlerin bu topraklarda yaşamış olması şüphesiz ki tesadüf değildir.
6- Ulu İpek Yolu: Avrasya’nın göbeğinde yer alması nedeni ile Kazakistan eskiden beri çeşitli devletler ve medeniyetler arasında transit geçiş için önemli bir yer olmuştur. Özellikle “Ulu İpek Yolu” sisteminin geliştirilmesinde kilit bir rol oynamış, oluşan bu yol milletler arasında küresel mal dolaşımı ve entelektüel alışverişin oluşması ve gelişmesi için güçlü bir zemin olmuştur. Orta Asya’nın göbeğinde Türklerin hüküm sürdüğü dönemlerde “Ulu İpek Yolu” gelişmişlik açısında en parlak dönemlerini yaşamış ve uluslararası düzeyde ekonominin ve kültürün gelişmesine katkı sağlamıştır.
7- Kazakistan – Elma ve Lalenin Vatanı: Alatau’ın eteklerinin elma ve lalenin “tarihi vatanı” olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu bitkiler ilk kez bu bölgede kök salmış ve bütün dünyaya buradan yayılmıştır. Elma, Kazakistan topraklarındaki Alatau yamaçlarından “Ulu İpek Yolu”nun eski güzergahı üzerinden ilk olarak Akdeniz’e, daha sonra da bütün dünyaya yayılmıştır. Güneyinde bulunan ve Kazakistan’ın en güzel şehirlerinden biri Almatı’nın adı da buradan gelmektedir. Günümüzde dünyada lalenin 3 binden fazla çeşidi mevcuttur bunların çoğunluğu üzerinde yaşadığımız bozkır lalelerin soyundan gelmektedir. Halen Kazakistan’da 35 çeşit lale yetişmektedir.
“Ulu Bozkır”ın temel direklerini yedi başlık altında toplayan Nazarbayev, bu temellerin araştırılması, tanıtılması ve geleceğe taşınması için bir dizi proje önermektedir. Önerdiği bu projeleri ise altı başlık altında toplamıştır. Bunlar: a) Arşiv 2025; b) Ulu Bozkırın Ünlü İsimleri; c) Türk Dünyasının Oluşumu; d) Ulu Bozkırın Eski Sanat ve Teknoloji Müzesi; e) Ulu Bozkırın Bin Yıllık Folkloru ve Müziği; f) Tarihin Film ve Televizyonda Yansıması.
Bu projeler bir bütün milli tarihin medeniyet bilinci çerçevesinde yeniden yapılandırılması ve kültürel mirasın geleceğe taşınmasını hedeflemektedir. Bu açıdan da Cumhuriyetimizin kuruluş aşamalarında yaşadığımız süreçlerle çokça benzerlik taşımaktadır. Temennimiz bu projelerin en kısa sürede hayata geçmesi ve örnek teşkil etmesidir.
Çağlar Erbek
Araştırmacı – Yazar
Kazak Kültür Platformu Başkanı

Yorum Gönder

0 Yorumlar
Yorum Gönder (0)
To Top