Çağlar Erbek
21 Haziran 2015
Söylemeye dilim varmıyor ama Suriye’de son günlerde yaşanan
gelişmeler Türkiye’nin savaşa girmesini kaçınılmaz kılmış görünüyor.
Ne zamandır yazmamak için direniyorum ve ufak bir umut ışığı
bekliyorum ama maalesef o ışık hiç yanmadı. Suriye’de oluşturulan bataklık
Türkiye’yi de içine çekti.
Önce Irak'ı etnik ve mezhepsel temelde parçaladılar ve Kuzey’de
fiilen bir Kürt Devleti oluşturdular. Sonra bu devletin sınırlarını her geçen
gün biraz daha genişlettiler. Türkmenlere ve Araplara ait yerleşim yerlerini teker
teker ele geçirip bölgelerini genişlettiler, etnik temizlik yaptılar.
Sıra Suriye’ye gelmişti ve orayı da paramparça ettiler.
Orada işleri biraz daha zordu. O nedenle kendileri girmediler ve maşa
kullandılar. IŞİD gibi bir öcü yarattılar. Yarattıkları bu öcü ile önce Arapların
ve Türkmenlerin elindeki bölgeleri ele geçirdiler. Bölge sakinlerini katlettiler,
göçe zorladılar. Ardından bu alanları ele geçiren IŞİD’i vurdular ve onların terk
etmek zorunda kaldıkları bölgeleri Kürtlere hediye ettiler.
IŞİD’i kuran da onlardı vuran da onlar. Ama sanki bir avuç
PYD’li IŞİD’e karşı zafer kazanıyormuş gibi bir yalan uydurup sahte kahramanlar
yarattılar. Beyinleri uyuşturdular, akılların tutulmasını sağladılar. Oysaki
IŞİD’in arkasında kimler varsa PYD’nin arkasında da aynı güçler var. Klasik
oyunlarını oynadılar. Bir tahterevalli kurdular. Tahterevallinin iki ucuna da
kendi piyonlarını (IŞİD-PYD) oturttular.
Yapılan şey çok açık. Suriye’ye bir “verem virüsü” (IŞİD) saldılar.
Sonra da o virüsten kurtulma yolu budur diye bir “kanser virüsü” (PYD) dayadılar.
Önce Irak’ta ardından da Suriye’de Kürtlere hayal dahi
edemeyecekleri toprakları verip büyük Kürdistan’ı altın tepside sundular.
Basında gözünüze ilişen Kürt Koridoru Meselesi özetle
Türkiye’nin güney sınırının boydan boya PKK-PYD’ye verilmesi ve buranın Irak
ile birleşerek Akdeniz’e açılan büyük bir Kürdistan kurulması meselesidir.
Burada bizim için asıl tehlike Üçüncü hedefin Türkiye
olması. Irak ve Suriye temizlenip iki parça birleştirilince sıra Türkiye’nin
parçalanmasına gelecek ki o aşamaya da gelinmiş durumda. Türkiye’yi Suriye’ye,
Afganistan’a çevirecekler. Etnik ve Mezhepsel savaşlarla yerle bir edecekler.
Türkiye yenilirse sıra İran’a gelecek ve İran’da
parçalanacak. Böylece Uzun yıllardır her yerde gördüğümüz Büyük Kürdistan
haritasını hayata geçirmiş olacaklar. Irak ve Suriye’nin ardından Türkiye ve
İran’da bitirilecek.
Asıl dertleri ne Kürtlerdir ne de Kürdistan. Onlar
yüzyıllardır hep aynı oyunları oynadılar. Hep kullanışlı piyonlar buldular,
kullandılar. İşleri bitince de acımadan yok ettiler. Kürtleri de aynı son
bekliyor. İşleri bitince asla dönüp bakmayacaklar ve kaybeden Kürtler olacak.
En büyük silahları etnik milliyetçilik ve mezhepçiliktir ki
bu bölge bu bakımdan cennettir onlar için. Hem Araplar hem de Kürtler etnik ve
mezhepsel temelde yönlendirilerek büyük bir bataklık oluşturmak hiç de zor
olmadı onlar için. Irak’ta da, Suriye’de de planları tıkır tıkır işledi ve
birkaç yıl önce kimsenin hayal bile edemeyeceği gelişmeler yaşandı.
Fakat şimdi sıra zincirin en zor halkasına geldi. Yani Türkiye’ye.
Türkler ne Araplara benzer ne de Kürtlere. Onlar tarihi çok iyi bilirler. O yüzdendir
ki hiçbir zaman bize cepheden saldırmadılar. Önce içten çürütmeye başladılar.
Büyük oranda da başarılı oldular. Türkiye şu anda öyle hassas bir konumda ki
dışarıdan gelecek bir tehdide paralel olarak içeriden de çok ciddi tehditler
meydana gelebilir.
İçimizdeki hain ve işbirlikçilerin sayısı o kadar fazla ki
tahmin bile edemezsiniz. Bu işbirlikçiler her alanda, her meslekte ve her
bölgede varlar.
Özellikle son yıllarda gerek güneydoğu’da gerekse
büyükşehirlerde yığınak yapan adamları her an ciddi eylemler başlatıp ülkede
büyük bir iç karışıklığa neden olabilirler. Bu durumda da Suriye’de dahil
olunacak bir savaşta Türkiye’yi hayli güç bir duruma düşecek.
Söylenecek çok söz var ama hepsinin söylememekte fayda var.
Kısaca söyleyecek olursak: Suriye’deki Kürt Koridoru meselesi Türkiye için bir
ölüm kalım meselesidir. Türkiye’nin ve Türk Halkının varoluş meselesidir. Irak’ta
Türkmenlere ve Türkmen topraklarına sahip çıkmakta çok geç kaldık. Ama Suriye’deki
Türkmenlere ve Türkmen topraklarına sahip çıkmak; güney sınırımızda bizi boydan
boya kuşatacak, ulusal güvenliğimizi tehdit edecek bir oluşuma asla izin
vermemeliyiz.
Bu nedenledir ki Türkiye her an bir savaşa girebilir ve
korkarım ki bu gerçekleşirse çok kanlı bir savaş olur. Hem içte hem de dışta
savaşmak zorunda kalırız. Bu durumda da gündüz selamlaştığımız komşumuzun dahi
gece bize silah çekmesi şaşırtıcı olmayabilir.
7 Haziran seçimleri sonrası yaşanan tartışmaların uzaması
tam bir felaket olur. Siyasi partiler derhal uzlaşarak ivedilikle bir hükümet
kurmalı ve bu büyük tehlikeye karşı ulusal refleksleri anında devreye
koymalıdır. Hükümetsiz ve tartışmayla geçen her gün düşmanı biraz daha azgınlaştırır.
Gün birbirimizle ayrışma, birbirimizle kavga etme günü
değildir. Gün birlik olma günüdür. Gün tarihimizi hatırlama, silkinip ayağa
kalma günüdür.
Hepimiz çok geç olmadan her türlü farklılıkları bir yana
bırakıp çocuklarımızın geleceği için, vatanımız için, halkımız için kenetlenmeli,
bağımsızlık ve özgürlüğümüz için hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bunu tarih
boyunca defalarca kez başardık. Yine başaracağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder